Günümüz çocukları okula duygusal olarak öğrenmeye hazır olmadan geliyorlar. Modern hayat tarzlarımızda buna katkı sağlayan çok sayıda faktör bulunuyor. Bildiğimiz gibi beyin esnek ve değişkendir. Çevre yoluyla beyni “daha güçlü” ya da “daha zayıf” hale getirebiliriz. Bütün iyi niyetimize rağmen ne yazık ki çocuklarımızın beyinlerini yanlış yöne doğru şekillendiriyoruz. İşte bunun sebebi:
1. Teknoloji Bağımlılığı
Teknolojiyi bir “ücretsiz çocuk bakıcısı hizmeti” olarak kullanıyoruz ama aslında bu hizmetin bir bedeli var. Bu bedel bir adım ileride sizi bekliyor. Bizler bu bedeli çocuklarımızın sinir sistemleri ile onların dikkatleri ve hazzı erteleme becerileriyle ödüyoruz. Sanal gerçeklikle kıyaslandığında günlük hayat sıkıcıdır. Çocuklar sınıfa geldiklerinde, ekranlarda görmeye alışık oldukları özel efektlerin ve grafik patlamaların bombardımanına uğramanın aksine insan seslerine ve uygun dozda görsel uyarıya maruz kalırlar. Saatler süren sanal gerçekliğin ardından bir sınıfta bilgi edinmeye çalışmak çocuklarımız için giderek artan bir oranda zorlayıcı bir hale geliyor; çünkü beyinleri bilgisayar oyunlarının sağladığı yüksek seviyelerdeki uyarılmaya alışıyor. Beyinlerinin daha düşük düzeylerdeki uyarılmayı alma ve işleme acizliği, çocukları akademik zorluklar karşısında savunmasız bırakıyor. Teknoloji aynı zamanda duygusal olarak bizi çocuklarımızdan ve ailelerimizden de koparıyor. Oysa çocuk beyni için en temel besin ebeveynin duygusal varlığıdır. Ne yazık ki çocuklarımızı bu besinden gitgide daha fazla mahrum bırakıyoruz.
“Acıktım!” “Bir saniye sonra bir yerde yemek için duracağım” “Susadım!” “Bak orada bir market var.” “Sıkıldım!” “Al telefonumu kullan!” Hazzı erteleme becerisi, hayatta başarının en temel unsurlarından biridir. Çocuklarımızı mutlu etmek konusundan tamamen iyi niyetliyiz elbette ancak ne yazık ki onları o anda mutlu etsek de uzun vadede onları acınası bir hale getiriyoruz. Hazzı ertelemek demek stres altında yaşayabilmek ve işini yapabilmek demektir. Çocuklarımız en küçük bir stresle bile baş etme konusunda gitgide daha az donanımlı bir hale geliyorlar. Ve bu en sonunda hayatta başarılı olmalarının önünde devasa bir engele dönüşüyor. Hazzı erteleme konusundaki yetersizlik, çocuğun “Hayır” kelimesini duyduğu andan itibaren sınıflarda, alışveriş merkezlerinde, restoranlarda ve oyuncak mağazalarında sıklıkla görülüyor. Çünkü ebeveynler çocuklarının beynine istediği şeyi hemen almayı çoktan öğretmiş oluyor.
2. Bizleri Çocuklarımız Yönetiyor
“Oğlum sebze sevmez.” “Kızım erken uyumayı sevmez.” “Oğlum kahvaltı etmeyi sevmez.” “Kızım oyuncakları sevmez, ama iPad’iyle harika oynar” “Kendi kendine giyinmek istemiyor.” “Kendi kendine yemek yemek için fazla tembel.” Bunlar, ebeveynlerden sürekli duyduğumuz şeyler. Çocuklar ne zamandan beri onlara nasıl ebeveynlik edeceğimizi bize dikte ediyor? Eğer her şeyi onlara bırakırsak yapacakları tek şey makarna, köfte ve tatlı yemek, televizyon izlemek, tabletle oynamak ve asla uyumamak olacaktır. Onlar için iyi olmadığını bildiğimiz halde İSTEDİKLERİNİ onlara vererek nasıl bir iyilik yapıyor olabiliriz? Uygun beslenme ve iyi bir gece uykusu olmadan çocuklarımız okula asabi, kaygılı ve dikkatsiz bir şekilde gelirler. Buna ek olarak onlara yanlış bir mesaj da göndeririz. İstedikleri şeyi yapabileceklerini ve istemedikleri şeyi yapmalarına gerek olmadığını öğrenirler. “Yapmak gerekir!” fikri hayatlarında bulunmaz. Ne yazık ki hayatta hedeflerimize ulaşmak için gerekli olan şeyleri yapmak zorundayız ve bunlar her zaman yapmak isteyeceğimiz şeyler olmaz. Örneğin bir öğrenci başarılı olmak istiyorsa çok çalışması gerekir. Başarılı bir futbol oyuncusu olmak istiyorsa her gün antrenman yapması gerekir. Çocuklarımız ne istediklerini gayet iyi biliyorlar ancak bu hedefe ulaşmak için yapılması gerekenleri yapmakta çok zorlanıyorlar. Bu da ulaşılamayan hedeflerle sonuçlanıyor ve çocukları hayal kırıklığına uğratıyor.
3. Sınırsız Eğlence
Çocuklarımız için yapay bir eğlence dünyası oluşturduk. Hiç sıkıcı an yok. Ortalık sessizleştiği andan itibaren onları tekrar eğlendirmeye koşuyoruz. Çünkü diğer türlü, ebeveynlik görevimizi yerine getirmiyor gibi hissediyoruz. İki ayrı dünyada yaşıyoruz. Onların kendi “eğlence” dünyaları ve bizimde kendi “iş” dünyamız var. Neden çocuklar bize mutfakta ya da çamaşırda yardım etmiyor? Neden oyuncaklarını toplamıyorlar? Bunlar beyni “can sıkıntısı” içindeyken bile çalışabilir olma ve faal olma konusunda eğiten temel monoton işlerdir. Aynı “kas” okulda “öğretilebilir” olmak için de gereklidir. Okula geldiklerinde el yazısı zamanı geldiğinde cevapları “Ben yapamam. Çok zor. Çok sıkıcı” olur. Neden? Çünkü çalışabilir “kas” sınırsız eğlenceyle eğitilemez. Ancak çalışmakla eğitilir.
4. Sınırlı Sosyal Etkileşim
Hepimiz meşgulüz, bu yüzden çocuklarımıza dijital aletler verir ve onları da “meşgul” bir hale getiririz. Çocuklar eskiden dışarıda oynardı. Yapılandırılmamış doğal ortamlarda sosyal becerileri öğrendikleri ve uyguladıkları yerlerdi buralar. Ne yazık ki teknoloji dışarıda geçirilen zamanın yerini aldı. Ayrıca teknoloji ebeveynleri de çocuklarıyla sosyal etkileşime girmek için daha az müsait durumda bıraktı. Çocuklarımız çok açık bir şekilde geri kaldı. Çocuk bakıcısı aleti, çocukların sosyal becerilerini geliştirme konusunda donanımlı değil. Başarılı insanların çoğunun muhteşem sosyal becerileri vardır. Çünkü bu bir önceliktir.
Beyin tıpkı yeniden ve yeniden eğitilebilecek bir kas gibidir. Eğer çocuğunuzun bisiklete binmesini istiyorsanız ona bisiklete binme becerilerini öğretmelisiniz. Eğer çocuğunuzun bekleyebilen bir insan olmasını istiyorsanız ona sabrı öğretmelisiniz. Eğer çocuğunuzun sosyalleşebilir bir insan olmasını istiyorsanız ona sosyal becerileri öğretmelisiniz. Aynı şey tüm diğer beceriler için de geçerlidir. Arada hiçbir fark yok!
Mehmet DOĞAN
Özel Enderun Fen ve Anadolu Lisesi
Rehber Öğretmeni