Türk edebiyat ve düşünce tarihinde derin izler bırakan hepsi birbirinden değerli yedi güzel adamın ortak hikayesi, nihayet TRT öncülüğünde ekrana taşındı.
Yedi Güzel Adam’dan Nuri Pakdil, “Yedi Güzel Adam olarak nitelenen bizler, gerçekten, övünmek gibi de olsun, olağanüstü bir arkadaş topluluğuyduk” diyor.
Her biri Türk edebiyat ve düşünce tarihinde önemli etkiler bırakmış onlarca ismin yollarının aynı şehir ve aynı okulda kesiştiği, bugüne kadar yalnızca
edebiyat tarihine ilgi az sayıda okurun bilgisindeydi. Başta Sezai Karakoç olmak üzere, Nuri Pakdil, Akif İnan, Rasim Özdenören, Alaaddin Özdenören, Erdem Bayazıt
ve Cahit Zarifoğlu’nun Maraş merkezli başlayan ve sonraki yıllarda devam eden birliktelikleri Diriliş, Edebiyat, Mavera ve daha onlarca dergi gibi
Türk edebiyatının unutulmaz dergilerini ortaya cıkarmış, bu isimler üzerinden bir neslin yetişmesini sağlamıştı. Şair ve düşünce adamlarından oluşan bu Yedi Güzel Adam’ın
bütünüyle şiirden hikayesi TRT aracılığıyla televizyon ekranlarına taşındı. Yapımcılığını Pusula Film adına İlksen Fırat ve Ömer Can’ın yaptığı, senaryosunu
Şilan Avcı’nın yazdığı Yedi Güzel Adam dizisi, dostluk, edebiyat ve aşk merkezli ortak bir hikayeyi şair Erdem Bayazıt’ın gözünden anlatıyor. Türkiye’nin
belli bir döneminin kültür ve birikimini yansıtan yerli bir proje olarak ortaya çıkan dizi, Yedi Güzel Adam’ın ilki Sezai Karakoç’un projede adının geçmesini
kabul etmemesi dolayısıyla, Cahit Zarifoğlu’nun Yedi Güzel Adam’ında Sezai Karakoç’un yerine yeni bir isim koyarak devam ediyor.
“Dizi olduğu için hataları görmeyebiliriz.” diyen Rasim Özdenören, Ali Kutlay da bizim sınıf arkadaşımızdı. Lisede hikayeler yazan ama lisede sonra ani bir
kararla hikayeyi bırakan biriydi. Sezai Bey kabul etmeyince, Yedi Güzel Adam’dan biri olarak son anda onu eklemişler. Bana sorulmadı da. Sanıyorum benim zaman zaman
anmam dolayısıyla onu eklediler. Bir iki yerde yazmıştım. Ama Ali Kutlay benim kişisel tarihimde yeri olan biriydi. Ali’nin bir tek benimle ahbaplığı, arkaşlığı vardı.
Çok büyük ihtimalle anmam dolayısıyla onu eklediler. Bana danışılsaydı Hasan Seyithanoğlu’nu önerirdim. Hasan yazı yazmıyordu ancak Hamle Dergisi’ni çıkartırken onun
çizdiği motifleri biz dergide kullanmıştık. Ali’nin olmasıda yadırganacak bir şey değil, belki dizinin ilk döneminde Ali, ikinci döneminde Hasan şeklinde, yedinci
adam dönebilir. Tarihsel bilgileri dışarıda bırakırsak, dizinin başarılı olduğunu söylemek mümkün, diyerek dizinin bir dönemi anlatmasını önemli buluyor.
Diziye ismini veren Yedi Güzel Adam adlı şiirin de sahibi olan Cahit Zarifoğlu’nun dediği gibi “Bir kalbiniz vardır, onu tanıyınız” diyor ve biz de Yedi Güzel Adam
dizisi vesilesiyle Güzel Adamları, kalbimizi tanır gibi tanıyalım.
ERDEM BAYAZIT (1939-2008)
“Büyüyen elimin üstüne koy elini / sana bir yürek vuruşu gibi belirli / gelen zamanı haber veriyorum
Sezai Karakoç’u saymadığımız zaman Nuri Pakdil’den sonra Yedi Güzel Adam’ın yaşca en büyüğü olan Erdem Bayazıt, aynı zamanda dizinin de, gözünden anlatıldığı ana
karakteri. Maraş’ta doğan Bayazıt, ilk şiir kitabı Sebep Ey’i dostlarının kurduğu Edebiyat Dergisi Yayınları’ndan çıkarmıştır. İlk kitabını, Risaleler ve Gelecek Zaman Risaleleri izlemiştir.
Bayazıt, İran, Afganistan, Pakistan ve Hindistan’a yaptığı yolculukları da İpekyolundan Afganistan’a gezi-anlatı kitabında toplamıştır. Bir dönem Mavera Dergisi’nin yönetimini de
üstlenen Bayazıt, milletvekilliği de yapmıştır. Bayazıt’ın ‘Sana, bana ve ülkemin güzel insanlarına dair’ adlı şiiri Başbakan Erdoğan tarafından da okunmuştu.
NURİ PAKDİL (1934)
“Kuşkusuz en etkili ve evrensel silah kelimedir, okumadığın gün karanlıktasın”
Nuri Pakdil, ddevrimciliği, yenilikçiliği, çok modern bir anlatıcılığın vuruculuğunu; Akif İnan, eski edebiyatımıza vukufiyet; Rasim Özdenören, hemen hemen aynı niteliklere haiz olmakla
birlikte itidali; Erdem Bayazıt, Bayazıtoğullarının bey tavrını; Alaeddin Özdenören, şiirde ve tavırda deli fişekliği; Cahit Zarifoğlu, içimizdeki en artist kişiliği; Hasan Seyithanoğlu,
arkaşlarını kanatları altına alan baba tavrını temsil ediyordu.
Türk edebiyat ve düşünce tarihinin en kendine mahsus ışıklarından biri o. 1934 yılında Maraş’ta doğmuş ve tüm yeryüzüne oradan dağılmış bir klas duruş sahibidir Pakdil.
Edebiyat Dergisi ve Edebiyat Dergisi Yayınlarını kurmuş, onlarca önemli şair ve mütefekkirin yetişmesine vesile olmuş insana karşı insanı savunan bir derviş.
Oyun, çeviri, deneme, gezi-izlenim ve şiir türünde de eserler veren Pakdil’in Batı Notları, Klas Duruş, Sukut Suretinde ve Derviş Hüneri kitapları görülmesi gereken eserler.
RASİM ÖZDENÖREN (1940)
“Müslüman’ın antiemperyalist oluşu, basit bir siyasi tavır alış olarak okunmamalıdır”
Denemeci ve öykü yazarı Rasim Özdenören de Türk edebiyatının Maraşlı isimlerinden. Çözülme, Hastalar ve Işıklar ve Toz gibi hikayelerinin yanı sıra Yumurtayı Hangi Ucundan Kırmalı,
Müslümanca Yaşamak ve Yeni Dünya Düzeninin Sefaleti gibi onlarca düşünce kitabıyla hem yakın dönem Türk edebiyatının hem de düşüncesinin adından söz ettiren kalemlerinden biri.
Yedi Güzel Adam’ın Nuri Pakdil’le birlikte hayatta olan ikinci kişisi. Usta yazar Özdenören halen Yeni Şafak’ta yazmaya devam ediyor.
SEZAİ KARAKOÇ (1933)
“Senin ellerinde rüyam gelip gider / Her affın içinde bir intikam gelip gider / Bu şiiri anlayınca beni anlayacaksın.”
Onunla aynı dönemde yaşıyor olmak bile büyük onur vesilesi. Bilmeyenin kalamadığı Mona Rosa şiirinin yazarı. Diriliş partisi kurucusu ve genel başkanı.
Efsanevi fikir, sanat ve misyon adamı. Gül asrını yeniden başlatmayı amaçlayan “ekol edebiyatçı”. Mona Rosadan çok daha güzel şiirlerin şairi.
CAHİT ZARİFOĞLU (1940-1987)
“Halk aşksızsa sokaklar banka dükkanlarıyla doludur”
Yedi Güzel Adam şiirinin yazarı. Güzel adamların en yakışıklısı, en artisti, en şairi… Dünyadan en erken göçüp gideni… Ancak kısa ömrüne rağmen giderken arkasında döne döne
okuduğumuz yüzlerce şiir, yüzlerce deneme, hikayeler, çocuk oyunları, romanlar ve henüz çıkarken bile bir efsaneye dönüşen Mavera Dergisi’ni bırakmış yedi güzel adamın isim babası.
1967’de çıkan İşaret Çocukları kitabıyla büyük yankılar uyandıran Zarifoğlu, sırasıyla Yedi Güzel Adam, Menziller ve Korku ve Yakarış şiir kitaplarıyla Türk şiiri içinde kendine mahsus bir alan açabilen ender şairlerden biri.
MEHMET AKİF İNAN (1940-2000)
“Kim demiş herşeyin bitişi ölüm, destanlar yazılır mezarımızdan”
Akif İnan, Yedi Güzel Adam arasındaki en teşkilatçı isim. 1940 yılında Şanlıurfa’da doğan İnan’ın yolu aziz dostlarıyla Maraş lisesinde kesişir. 1960 yılında yine Maraş’ta Necip Fazıl’la tanışmış ve bu tarihden
dokuz yıl sonra da Nuri Pakdil’le birlikte Edebiyat Dergisi’nin kuruluşunda yer almış. Hicret ve Tenha Sözler adlı şiir kitaplarının yanında Din ve Uygarlık ve Edebiyat ve Medeniyet Üzerine adlı deneme kitaplarıyla da
düşünce yolculuğunu sürdüren İnan, ayrıca Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen sendikalarının da kurucu başkanlığını yapmış bir eylem adamıydı.
ALAEDDİN ÖZDENÖREN (1940-2003)
“Gülüm gülüm / Bu kentin koynuna girdiğim günden beri / Cebimde ölümüm”
Rasim Özdenören’in ikiz kardeşi şair Alaeddin Özdenören, Cemal Süreya’nın ‘şiir geldi kelimeye dayandı’ dediği yerde az şiir yazmış ama her şeyi şiir olmuş bir başka güzel adam.
Şiir ve yazılarını, Yeni İstiklal, Diriliş, Edebiyat, Mavera ve Ay Vakti gibi dergilerde yayınlanan Alaeddin Özdenören, Güneş Donanması ve Gide Gide Yalnızlık adlı şiir kitaplarının yanı sıra Batılılaşma Üzerine ve
Devlet ve İnsan gibi deneme kitapları da bulunuyor.
FATMA BETÜL DEMİREL
Özel Gençlik İlkokulu/Ortaokulu Öğrencisi