Uzun ince bir yoldayım
Gidiyorum gündüz gece
Bilmiyorum ne haldeyim
Gidiyorum gündüz gece
Dünyaya geldiğim anda
Yürüdüm aynı zamanda
İki kapılı bir handa
Gidiyorum gündüz gece
Uykuda dahi yürüyom
Kalmaya sebeb arıyom
Gidenleri hep görüyom
Gidiyorum gündüz gece
Kırk dokuz yıl bu yollarda
Ovada dağda çöllerde
Düşmüşüm gurbet ellerde
Gidiyorum gündüz gece
Şaşar Veysel işbu hale
Gâh ağlayan gâhî güle
Yetişmek için menzile
Gidiyorum gündüz gece
Yanı başında uyuyan kocasının uykusuna inat kadının gözlerine uyku girmez; çünkü bu gece vakit gelince onu terk edip gidecektir. Kocasının uyumasından bir süre sonra pencereye atılan taşın sesini duyar kadın. Ayakkabılarını giyer, önceden hazırladığı eşyalarını alıp bahçede bekleyen sevgilisinin yanına gider ve koşarak oradan uzaklaşırlar. Koşarken kadının ayağını bir şey rahatsız eder, ayakkabısının içinde bir şey vardır ama kadın mecburdur koşmaya. Ayağını rahatsız eden şey için durma lüksü yoktur. Yakalanırlarsa töre onları cezalandıracaktır.
Belli bir mesafe uzaklaştıktan sonra nefeslenmek için dururlar. Kadın duraksamayı fırsat bilip nefes nefese der ki: “Evden çıktığımdan beri, ayakkabımın içinde bir şey var beni rahatsız ediyor.” Ayakkabısını çıkarıp bakar. O da ne? Ayakkabısının içinde bir tomar para! Kocası her şeyin farkında, biliyor ki kadın gidecek. “Beni terk edecek ama bunca yıl çorbasını içtim, çamaşırlarımı yıkadı, ütüledi. Bana emeği geçti.” diye düşünerek bütün parasını başka bir adam için kendisini terk eden karısının giderken kendinden uzaklaşan adımlar attığı ayakkabısının içine koymuştur.
Bu fedakârlığı yapan kişi ne okuyan yazan biridir ne de üniversite mezunudur. Zaten hayat kitaplardan öğrenilmez. Sözlüklerde kelimelerin anlamlarını bulabilirsiniz, okuyup geçersiniz. Gerçek olan şu ki insanlar kelimelerin anlamlarını yaşayarak öğrenirler. Bu vefakâr ve fedakâr adamın yaşadıklarından geriye anlamını yaşayarak öğrendiği kelimelerle söylenen bu türkü kalmıştır.
Benginur ÇELİK
Enderun Liseleri FL 10-A