1980’ler Türkiye’nin bilgisayarla tanıştığı dönemdir. Televizyon daha önceki yıllarda evlerdeki yerini almışken, 80’lerde kişisel bilgisayarlar evlere girmeye başlamış, daha sonra süratle yayılmıştır. Ve son yıllarda tabletler, akıllı telefonlar, dokunmatik ekranlar…Teknolojinin hayatımıza yaptığı olumlamalar inkar edilemez.
– İnternet aracılığıyla dünyanın diğer ucundaki bilgiye ulaşabiliyoruz.
– Eğitim alanında teknolojinin gelişmesiyle birlikte eğitim daha da kolaylaşmış ve modernleşmiştir.
– Teknoloji, verilere kolay erişebilmemizi sağlar ve insanlara zamandan tasarruf ettirir.
Bunları böyle uzayıp gidebilir. Peki , hayatımızda hiç mi olumsuz etkisi yok?
Teknolojinin hızla geliştiği bir dünyaya açıyor gözlerini artık çocuklarımız. Yetişkin beyinler bu hıza ayak uydurmakta zorlanırken, çocuklar nasıl etkileniyor?
Oyun, çocukların en önemli öğrenme araçlarından birisi ve çocuğun sosyal başarısı için gerekli davranışları geliştirme ve uygulama aracıdır. Oyun oynamaları gereken vakitleri; bilgisayar, tablet, televizyon karşısında geçiren çocukların oyun üretebilme becerileri de bundan önemli derecede etkilenir. Ekran karşısında çocuk, hem zihnen hem de bedenen tamamen pasif durumdadır. Karşısında sürekli hareket, değişim, heyecan vardır. Bu hareketlilik ve hıza alışan bir zihin için gerçek dünya, durağan, sıkıcı gelmeye başlar. Katılım gerektiren çeşitli oyun ve oyuncaklar onu mutlu etmez. Bunlarla kendi kendini oyalayamaz.
Otuz beş yıllık deneyimi olan bir öğretmen şöyle diyor:
“Çocukların oyunlarında daha fazla pasiflik var. Bir şeylere ilgi duyuyorlar ama eğer onunla oynamak için bir şeyler yapmaları gerekiyorsa, anında ondan vazgeçiyorlar.”
Ve televizyonun hem henüz yaygınlaşmadığı dönemde hem de daha sonrasında öğretmenlik yapmış bir anaokulu öğretmeni ise gözlemlerini şöyle ifade ediyor: “Öğretim tarzımı geçen yıllara göre büyük ölçüde değiştirmek zorunda kaldım. Geçmişte çocuklar kendi aktivitelerini başlatabiliyorlardı. Şimdi ise çocukların her şeyi benim önermemi ve başlatmamı beklediklerini hissediyorum. Benim başlattığım aktiviteleri yapıyorlar ve eğer ben hiçbir şey önermezsem önerene kadar bekliyorlar. Sanki çocuklar sahneden çekilmiş gibi…”
Kitap okuma alışkanlığını yok etmesi, çocukların araştırmacılık yönlerini zayıflatması, tembelleştirmesi ve en önemlisi de zaman israfına yani çocukların zaman öldürmelerine sebep olması internetin farklı boyuttaki zararlarıdır.
Yapılan bilişsel testlere göre, günümüz 11 yaş çocuklarının 15 yıl önceki yaşıtlarına göre 2 yıl geride olduğu sonucu, teknolojinin zararının boyutunu biraz olsun göstermektedir.
Bu noktada da en büyük görev anne ve babalara düşmektedir. Uzmanlar tablet ve cihaz bağımlılığı olan çocukların genelinin aile yapılarına bakıldığında, ebeveynlerden en az birinin cihaz bağımlısı olduğunu kaydetmektedir.
Ebeveynler önce kendilerinde ve daha sonra çocuklarında artık bir şeyler yapmalı, bu gidişata dur demelidirler. Yetişen neslin hem madden hem manen yok olup gitmemesi için önlemler almalı, çözümler aramalı, alternatifler uygulamalıdırlar.
Çocuğumuza sınırlar koyar ve alternatif çözümler sunarken, bizler bunlara ne kadar uyuyoruz?
Anne ve babasını belli ölçülere riayet ederken gören ve kendisi de bu şekilde yönlendirilen çocuklardan güzel sonuçlar almak, elbette buna uymayanlara göre çok daha fazla olacaktır.