Tasmalı Güvercin

0

TASMALI GÜVERCİN

Kral Debşelim filozof Beydebâ’ya dedi ki:

— Birbirine samimi bağlarla bağlı bulunan dostların bağlılıklarının nasıl başladığını ve birbirlerinden nasıl yararlandıklarını bana anlat. Aldı sözü Beydebâ:

— Aklı başında hiçbir adam, hiçbir şeyi dostlara denk tutmaz. Çünkü dostlar, zor zamanda yardımcı olan ve bir müsibet dokunduğunda teselli edendir. Bunun örneklerinden biri de tasmalı (boynu nişanlı) güvercin, fare, ceylan ile karga örneğidir. Kral merakla sordu:

— Bu nasıl olmuş? Beydebâ:

— Rivayet olunur ki bir gün karganın biri yuvasında bulunuyorken çirkin yüzlü, omzunda ağ, elinde değnek bulunan bir avcının ağaca doğru yaklaştığını gördü. Karga avcıdan korktu ve kendi kendine:

— Bu adamı buraya ya benim ecelim ya da benden başka birinin eceli sürüklemiştir. Yerimden hiçbir yere kıpırdamayacağım, bakalım bu herif ne yapacak göreceğim, diye söylendi. Derken, avcı ağını atıp, üzerine taneler serperek ona yakın bir yerde gizlendi. Az sonra, tasmalı güvercinlerin beyi olan bir güvercin yanında bir güvercin grubuyla oradan geçti. Ne güvercin beyi ne de arkadaşlarının hiçbiri ağı görmeden tanelere üşüşüp toplanmaya başladılar. Bir anda neye uğradıklarını şaşırıp hepsi birden ava takıldılar. Bunun üzerine avcı sevinçle ve neşeyle geldi. Güvercinlerin her biri, tuzaktan kurtulmak için çırpınıp çareler aradılar. Tasmalı güvercin şöyle bağırdı:

— Tuzaktan kurtulmak için çareler ararken aranızdaki birliği ve dayanışmayı bozmayın, kimse sadece kendi canını kurtarmaya kalkmasın. Hepimiz tek bir kuş gibi uçmalı ve sürekli birbirimizle yardımlaşmalıyız, böylelikle her birimiz diğerimiz sayesinde kurtulmuş oluruz, dedi.

Güvercinler tasmalı güvercinin dediklerini tutarak, birbirleriyle el birliği ederek, güçlerini toparlayıp, hep birlikte ağı koparıp onunla havaya yükseldiler. Fakat avcı yine de ümidini onlardan kesmedi. Biraz uçtuktan sonra onların düşeceklerini sandı. Bu arada olup biteni seyreden karga, kendi kendine: “Bu güvercinleri mutlaka takip etmeli ve sonuçlarının ne olacağını görmeliyim.” dedi. Bir ara güvercin beyi etrafına baktı ve avcının kendilerini izlediğini fark etti. Bunun üzerine güvercinlere şöyle dedi:

— Görülüyor ki bu avcı sizi takip etmekte kararlı. Açıktan değil de yerleşim yerlerinden doğru gidersek ona izimizi kaybettiririz, o da çekip gider. Filan yerde bir fare dostum var, şayet ona ula- şabilirsek şu ağımızı keser. Güvercinler söyleneni yaptı, avcı da onları yakalamaktan ümidi keserek geri döndü. Fakat karga onları takip etti.

Nihayet tasmalı güvercin farenin yerine ulaşınca diğer güvercinlere yere düşüp konmalarını emretti. Farenin her tehlikeye karşı hazırladığı yüz deliği varmış. Tasmalı onu kendi adıyla “Zeyrek” diye çağırdı. Fare de deliğinin içinden:

— Sen kimsin, diye karşılık verdi.

— Ben, dostun tasmalı güvercinim! Fare koşarak tasmalı güvercine geldi ve:

— Seni bu hâle düşüren nedir? diye sordu. Tasmalı güvercin şöyle cevap verdi:

— Hayır ya da şer, hiçbir şey kaderinin dışında meydana gelmez. Beni de bu tehlikeye düşü- ren odur. Benim yerime benden daha güçlü birisi de olsaydı başına aynı şey gelir ve başına gelecek kaderden kurtulamazdı. Bunun üzerine fare tasmalı güvercinin bulunduğu ağ düğümünü kesmeye başladı. Tasmalı ona

— Önce diğer güvercinlerin sonra benim düğümlerimi kes, dediği hâlde fare hiç oralı olmadı. Güvercin beyi bu isteğini tekrar tekrar yineleyince fare cevap verdi:

— Bu sözü o kadar çok tekrar ettin ki sanki bana kendini hiç düşünmüyor ve kendine hiç acımıyorsun gibi geldi. Güvercin beyi buna karşılık şöyle cevap verdi:

— Benim düğümümü keserken bıkıp yorulursun da sonra diğerlerinin düğümünü kesmekten tembelliğe düşersin diye korkuyorum. Fakat önce onlardan başlarsan ben sonuncu olduğumda bıkkınlık gelse bile benim ağ içinde kalmama razı olmazsın. Fare:

— İşte seni önemli ve sevimli kılan şeylerden biri budur, dedi. Fare ağı kesip bitirdi. Tasmalı güvercin ve arkadaşları kurtuldular. Karga farenin bu iyiliğini görünce onunla dost olmak istedi. Gelip ona samimi bir şekilde adıyla seslendi. Fare başını çıkardı:

— Ne istiyorsun? diye sordu:

— Seninle dost olmak istiyorum, dedi karga.

— Seninle benim ne yakınlığım olabilir ki, dedi fare. Sen sadece bir yiyicisin, bense senin gıdan. Karga:

— Seni yiyor oluşum, seninle dost olamayacağım anlamına gelmez, diye karşılık verdi. Böyle bir dostluğu karşılıksız bırakmanın kendisine yakışmayacağını söyledi. Ve farenin güzel huyuna hayran kaldığını ifade ederek uzun uzun onu övdü. Bunun üzerine fare şöyle cevap verdi:

— Düşmanlık iki türlüdür. Biri fil ile aslanın düşmanlığında olduğu gibi birbirine denk olan düşmanlıktır; çünkü bazen aslan fili, bazen fil aslanı öldürür. Biri de o düşmanlıktır ki taraflarından birinin diğerine nazaran gücü benimle kedi arasında ve seninle benim aramdaki düşmanlık gibidir. Çünkü bizim aramızdaki düşmanlık sana hiçbir zarar vermez, onun zararı sadece bana dokunur. Düşmanıyla arkadaş olup barışan kimse, yeninin içinde yılan taşıyan kimse gibidir. Karga:

— Söylemek istediğin şeyi anladım. Fakat sana yakışan, üstün ahlakın, doğru sözlülüğün ve civanmertliğinle bu dostluk çağrımı karşılıksız bırakmamandır. Çünkü ben senin dostluğuna ve iyiliğine muhtacım. Sen ki asil bir kimsesin. Benimle dostluk kuruncaya kadar, yiyip içmeden kapında bekleyeceğim. Bunun üzerine fare şöyle dedi:

— Dostluğunu kabul ettim. Seninle ilk karşılaştığımda sarf ettiğim sözleri söyleyişimin sebebi kendim için emniyet ve itimat oluşturmaktı. Sonra fare deliğinden çıkar, kapısının yanında durur. Karga şöyle dedi:

— Benim yanıma gelip arkadaş olmaktan seni hâlâ engelleyen nedir? Yoksa benimle ilgili hâlâ içinde bir şüphe mi taşıyorsun? Fare cevap verdi:

— Dünya adamı, iki şeyi öne sürerek karşısındakiyle ilişki kurar. Bunlar, can ile maldır. Canını sunanlar, samimi dostlardır. Malını sunanlar ise birbirinden istifade etmek isteyen, birbiriyle yardımlaşanlardır. İnsanın canını sunması, malını sunmasından daha değerlidir. Ben de senden canınla garanti aldım, kendim de sana aynı şeyi canımdan sundum. Benim senin yanına gelmeyişimin sebebi, sana karşı kötü zan besleyişim değildir. Fakat bildim ki senin birçok arkadaşın var aslı senin gibi olsa da, hakkımdaki görüşleri senin görüşün gibi hiç değildir. Karga buna karşılık şöyle dedi:

— Dost olmanın yollarından biri de dostunun dostuna dost olmak ve dostunun düşmanına düşman olmaktır. Benim seni sevmeyecek bir tane bile arkadaşım ya da dostum yoktur. Şayet benim aslımdan gelip de seni endişelendirecek tarzda davranan olursa onunla bir gün bile dost kalamam! Böylelikle fare karganın yanına geldi ve tokalaşıp samimiyet gösterdi.

BEYDABA(KELİLE VE DİMNE)

Yorum Yaz