Kudüs Müslümanlara El-Emin’in(sav) emanetidir. Bu emanete sahip çıkmaya çalışan Özel Enderun Fen ve Anadolu Lisesi, öğrencilerini bilinçlendirmeye devam ediyor. Bu bağlamda okula Uluslararası İlişkiler Uzmanı Ali ZEEDAİ davet edildi. Kudüs’ün tarihinden bahsederek seminere başlayan Ali ZEEDAİ konu ile ilgili orak intifaya değinerek : “İsrail işgaline karşı intifada, yani kitlesel ayaklanma Gazze Şeria’ya kadar yayıldı. Protestolar sivil itaatsizlik şekline büründü. Genel grevler düzenlendi, İsrail ürünleri boykot edildi, duvarlara yazılar yazıldı ve yollarda barikatlar kuruldu. Ama uluslararası ilgi toplayan protesto şekli , ağır silahlarla donanmış İsrail askerlerine karşı sadece taş atan Filistinlilerdi. Bu zulme insanlık adına dur! diyenlerin bile önü kesilmeye çalışıldı. Buna Rachel Corrie örnek gösterebiliriz. Kendisi ABD’li bir barış aktivistiydi, Gazze’de Filistinlilere ait evlerin yıkılmaması için buldozerin önüne geçerek paletlerin altında can verdi. Onun bu örnek tavrı tüm dünyada büyük yankı uyandırdı. Bunun yanında asıl zikredilmesi gereken binlerce şehidimiz ve şehit çocuklarımız var. Faris Odeh, Muhammed Ebu Kadir gibi isimler direnişin sembolü olmuş şehit çocuklardır. Bu çocuklar okuldan çıktıktan sonra eve gitmeden önce intifaya gidip tanklara sadece küçük taşlar atarak ülkesini savunan yüce gönüllü çocuklardır. Bizlerde Filistin’i ve Müslüman topraklarını çocuğumuz gibi görmeli; parçalara ayrılması için yapılan bu işkenceye göz yummamalıyız.” açıklamasında bulundu. Program ile ilgili Okul Müdürü Said Turgut: “Orada şu anda haksız politikalarını hayata geçirmeye çalışıyorlar. Yerleşim yeri ve ırk ayrımı duvarı, Kudüs’e yapılacak ziyaretleri önleme, cemaat oluşturarak namaz kılmayı engelleme bunlardan sadece bazıları. Bizim temennimiz, Filistin’de zulüm gören halkın özgürlüğüne ve huzur ortamına bir an önce kavuşmasıdır. Masum bir halkın tüm haklarını elinden alarak onları açlığa ve yokluğa mahkum ederek kurulacak bir barıştan yana değiliz. Daha da önemlisi böyle bir barış gerçek anlamda bir barış değildir. Çünkü böyle bir barış güvenlik ve huzuru hakim kılamaz, tam aksine karmaşa ve kaosun artmasına neden olur. Ancak adaletin, eşitliğin ve insan haklarının her yönüyle gözetildiği bir yaşam alanı kabul edilebilir. Bunun için İsrail’in 1967’den beri işgal ettiği topraklardan çekilmesi, Kudüs’ün Filistin egemenliği altında tüm toplumlara açık bir şehir haline gelmesi, Filistin Yönetiminin bağımsız bir devlet olarak tanınması ve topraklarından sürülmüş olan Filistinlilere geri dönüş hakkının sağlanması gereklidir.” açıklamasında bulundu.