Meclis’in Açılışının 100.Yılı Vesilesi İle

0

Tarihte, her daim kurduğu devletler ile mazlumun ümidi, zalimin korkusu olan Yüce Türk Milleti;Ebed Müddet Devlet-i Aliye ile de yeryüzünde zulmün değil adaletin hâkim kılınması için İlâ-yı Kelimetullah’ı üç kıtaya yayarak nizam-ı alem mücadelesi vermiştir. Coğrafi Keşifler, Rönesans ve özellikle Sanayi İnkılâbı ile emperyal sömürgeci varlığını sürdürebilmenin Osmanlı Devleti’ni yıkmaktan geçtiğini bilen basta İngilizler olmak üzere Emperyalist Batı, Viyana Kongresi ile Yeni Dünya Düzeni’nin temellerini atıyordu. Özünde zulüm ve çatışmaların, savaşların yer aldığı “Böl – Parçala – Yut (Yönet) Politikası”, adım adım uygulanıyordu.

Beş asırdır adalet ve huzur içerisinde yaşayan Balkanları, Devlet – i Aliye’den Fransız İhtilali’nin yaydığı ırkçı politikalarla koparan emperyal devletler, I. Dünya Savaşı ile de dünyaya adalet üzere nizam vermeye kalkan bu Yüce Millete diz çöktürmeye kalkıyordu. Çanakkale ve Kütü’l Ammare gibi şanlı zaferlerimize rağmen, müttefiklerimizin yenilgisiyle, yenik devlet kabul edilen Devlet – i Osmani toprakları işgal edilmeye başlandı. Fetihten 465 yıl sonra Hilafet’in merkezi İstanbul da 13 Kasım 1918’de işgal edilmiş, İtilaf donanması topları da saraya çevrilmişti. Savaşın galipleri Osmanlı topraklarını paylaşırken artık Şark Meselesi‘nin sona erdiğini, Türklerin Anadolu’da da varlıklarını devam ettiremeyeceklerini, bu Yüce Milleti esaret altına alabileceklerini düşünüyorlardı. Tarih boyunca esareti kabul etmeyen Türk milleti Anadolu’da ardı ardına mitingler ve kongreler yaparak Milli Mücadele’nin alt yapısını hazırlamaya başladı. Ocak 1919’da Mersinli Cemal Paşa, Yıldırım Kıtaatı Müfettişi ünvanı ile Kuva-yı Milliye’yi organize etmeye Konya’ya, 19 Nisan 1919’da Kazım Karabekir Paşa 15.Kolordu Komutanı olarak Trabzon’a, 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Paşa Samsun’a Milli Mücadele’yi tek liderlik altında organize etmek üzere çıktılar. İzmir başta olmak üzere işgallere tepkiler büyüktü. Kars’ta Cenub-i Garbi Kafkas Hükümeti Muvakkata-i Milliyesi kurulmuştu. Dörtyol’da, Ayvalık’ta işgalciler ile çatışmalar vardı.23 Mayıs 1919’da Sultanahmet Mitingi’nde Halide Edip Adıvar’ın ifadeleri bu Yüce Milletin istiklale olan inancını dünyaya haykırıyordu.

Amasya Görüşmeleri’nde alınan karar gereği Osmanlı Mebusan Meclisi toplantısı için seçimler yapılmış, Mustafa Kemal Paşa da Müdafaa – i Hukuk Grubu adına Erzurum mebusu seçilmişti. Üyesi bulunduğu, ancak fiilen katılmadığı son Osmanlı Mebusan Meclisi 28 Ocak 1920’de İstiklal Yemini olan “Misak-ı Milli”yi kabul etti ve 17 Şubat 1920’de de bütün dünyaya duyurdu. İtilaf Devletleri, bu durum üzerine 16 Mart 1920’de İstanbul’u fiili olarak işgal ettiler. Meclis işgal kuvvetlerince kuşatıldı ve bazı milletvekilleri tutuklandı, Malta’ya sürgüne gönderildi.

Son Osmanlı Mebusan Meclisi’nin işgali ve milli iradeye darbe vurularak feshedilmesi üzerine, ordu komutanlarıyla değerlendirme yapan Mustafa Kemal Paşa, işgalden üç gün sonra 19 Mart’ta bir genelge yayınladı. Bu genelgeyle meclisin Ankara’da açılması için davette bulunuldu. Aynı davet Osmanlı Mebusan Meclisi Reisi Celaleddin Arif tarafından da yapıldı. Mustafa Kemal Paşa dağıtılan Osmanlı Mebusan Meclisi üyelerinden Ankara’ya gelebilenlerin de meclise katılacaklarını söylüyordu.

Büyük Millet Meclisi Açılıyor

Heyet-i Temsiliye Reisi Mustafa Kemal Paşa imzasıyla 21 Nisan 1920’de kolordulara, valiliklere, müdafaa-i hukuk heyetlerine ve belediye başkanlarına çok acele kaydıyla telgraf çekilerek,

“Yüce Allah’ın lütfuyla Nisan’ın 23’ünde Cuma günü, Cuma Namazı’ndan sonra, Ankara’da Büyük Millet Meclisi açılacaktır…” denilmiş ve 23 Nisan günü Meclis’in açılış tören programı bildirilerek bunun halka duyurulması istenmişti.

Yeni Resim

“Vatanın İstiklali, Hilafet ve Saltanat makamını kurtarmak” vazifesi ile, Nisan’ın 23’ünde Cuma günü, Hacı Bayram- ı Veli Camii’nde kılınan Cuma Namazı’ndan sonra, Kur’an – ı Kerim Hatimi, Buhari- i Şerif ve Dualarla Ankara’da açılan Büyük Millet Meclisi’nin ilk açılışına, tam mebus sayısı 390 civarında iken, seçimle belirlenen milletvekilleri ile dağıtılan Osmanlı Mebusan Meclisi’nden kaçarak Ankara’ya gelebilen mebuslardan ancak, bazı kaynaklara göre 78, bazı kaynaklara göreyse 84 mebus katılabilmişti. Bağımsızlık mücadelesi veren bu topluluğa ve bu yüce Millet’e atfen de bu meclise “Büyük Millet Meclisi” adı verildi.

Yeni Resim (1)

Meclisin açılış konuşmasını parlamento geleneği gereği en yaşlı üye sıfatıyla Şerif Bey yapar:

Birçoğu büyük zorluklar ile Ankara’ya ulaşabilen Mebuslar ilk sekiz ay maaş almamış, birçoğu yatacak yer bulamadığından, istasyon çayırı adeta açık hava oteli gibi olmuştu. Koridorda asılı levhada  “Tavla ve sair oyun oynamak yasaktır.”ifadesi yer alıyor, Müezzin Hüseyin Efendi tarafından beş vakit ezan okunarak herkes namaza davet ediliyordu.

Meclis kürsüsünde “…Ve emruhumşûrâbeynehum…” – Onların işleri aralarında istişare (danışma, görüşme (şura) iledir.” Şura:38 ve“Hakimiyet Milletindir.”levhaları bulunuyordu.

Adsız

Meclis; milletvekillerinin sosyo-ekonomik özellikleri, yaşları, eğitim düzeyleri, meslekleri ve geldikleri yerler itibarıyla tam bir “milli meclis” kimliğindeydi. Toplumun farklı kesimleri ve düşünce yapısına sahip insanları bir araya getiren Büyük Millet Meclisi’nin tek ortak amacı “Bağımsızlık”tı. 54 asker mebus bulunmasına rağmen birçoğu cephelerdeki mücadelelerinden dolayı Meclis’e uğrayamıyordu.

İstiklal mücadelesinde Mehmet Akif başta olmak üzere, Osmanlı terbiyesi ve geleneği ile yetişmiş Türk aydını da üzerine düşen vazifeyi hakkıyla yerine getirmeye çalışıyordu. Teşkilat-ı Mahsusa’nın/İttihat ve Terakki’nin giriş yeminini değiştiren, Necid çöllerinde olmasına rağmen Çanakkale Zaferi’ni yaşıyormuşçasına “Destanlaştıran” Mehmet Akif de bu Gazi Meclis’te Burdur mebusu olarak yer alıyordu. Özellikle Sebilürreşad dergisindeki yazıları, Fatih Kürsüsü, Balıkesir Zağanos Paşa Camii ve Kastamonu Nasrullah Camii’nde verdiği vaazlar ile halka ümit ve iman aşılayarak kurtuluş çaresi olarak İslam’ı referans alıp dinin hayata esas kılınmasını öneriyordu. Anadolu’da halka, milli hareketin “ittihatçı” bir hareket olmadığını, işgalci düşmana karşı direnmenin dini bir görev, yani “cihat” olduğunu ve buna katılmanın “farz” olduğunu anlatıyordu. Akif, Anadolu’ya geçtikten bir süre sonra,  Sebilürreşad’ı da Anadolu’ya geçirmiş, Eşref Edip ve Akif, Sebilürreşad’ı önce Kastamonu’da sonra Ankara’da yayımlamıştır. Sebilürreşad, Hâkimiyet-i Milliye ile birlikte Ankara’da Meclis’in verdiği ödenekle dağıtılan iki süreli yayından biridir. Akif’in Kastamonu’daki çok önemli konuşmalarının da yer aldığı Sebilürreşad’ın üç sayısı binlerce nüsha bastırılarak Anadolu’ya halka ve cephelere dağıtılmış; camilerde, kahvelerde, derneklerde, askeri birliklerde okutulmuştur. I. İnönü Zaferi’nin kazanılması üzerine 12 Mart 1921’de kabul edilen İstiklal Marşı, Gazi Meclis’in ve o büyük vatan şairinin istiklale olan kesin inancını göstermiştir.

Hilafet merkezinin işgal edildiği bir dönemde olağanüstü şartlarda kurulmuş olan ilk Meclis, düşman işgali altındaki Anadolu ve Rumeli topraklarında, İstiklal Harbi’ni başarı ile yürütmüş, bağımsızlık hedefine ulaştıktan sonra da Lozan Antlaşması’nın kabulü öncesinde kendisini feshetmiştir.

Milli ve manevi değerler temelinde yükselen, milli hâkimiyetin tecelli ettiği demokratik sistem ile muasır medeniyetler arasında aydınlık geleceğine ufuk açan Türkiye Cumhuriyeti, zamanla darbeler ve müdahaleler ile karşılaşsa da tarihinden edindiği engin tecrübeler ile sonsuza kadar var olmayı başaracaktır. Tarihinin çağırdığı bu millet, mazlum milletlerin bekleneni olacak, dünyadaki tüm sömürge sistemlerine son vererek, dünyaya arzulanan nizamı Allah’ın izniyle hâkim kılacaktır.

Kızıl elmamız, İla-yı Kelimetullah için güneşin doğduğu Arz’dır.

Bu vesile ile Büyük Millet Meclisi’nin açılışının 100. Yılında, tüm İstiklal kahramanlarımız ve şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz.

Enes İlhan POST

Yorum Yaz