Fatin Rüştü Zorlu (20 Nisan 1910, İstanbul – 16 Eylül 1961, İmralı Adası), Türk siyasetçi ve diplomat. 27 Mayıs Darbesi sonrası başlatılan Yassıada Yargılamaları sonrası Türkiye Başbakanı Adnan Menderes, Maliye Bakanı Fatin Rüştü Zorlu (20 Nisan 1910, İstanbul – 16 Eylül 1961, İmralı Adası), Türk siyasetçi ve diplomat. 27 Mayıs Darbesi sonrası başlatılan Yassıada Yargılamaları sonrası Türkiye Başbakanı Adnan Menderes, Maliye Bakanı Hasan Polatkan ile birlikte idam edildi.kanı Hasan Polatkan ile birlikte idam edildi.
Yaşamı
Fatin Rüşdü Zorlu’nun dedesi Rus İbrahim Paşa Osmanlı’ya sığınınca Yusufelili Zor Derebeyi Ali Paşa’nın kızıyla evlendirildi.[1] Zorlu soyisminin kaynağı buradan gelmektedir. İstanbul’da doğdu. Demokrat Parti (DP) iktidarı (1950-1960) döneminde Başbakan Yardımcılığı, Devlet Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı yaptı, 27 Mayıs Darbesi’ni gerçekleştiren Milli Birlik Komitesi tarafından atanan yargıçlardan oluşan “Yüksek Adalet Divanı” tarafından idama mahkûm edildi.
Galatasaray Lisesi’ni, Paris Politik Bilimler Enstitüsü’nü ve Cenevre Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. 1933 yılında Atatürk’ün de hazır bulunduğu nikahla dönemin Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras’ın kızı Emel Hanım’la evlendi ve 1936 yılında kızı Sevin doğdu. 1936 Montrö konferansına katıldı. Paris ve Kuybişef maslahatgüzarlığı, merkez şifre müdürlüğü yaptı. 1932’den başlayarak Dışişleri Bakanlığı’na bağlı çeşitli görevlerde bulunduktan sonra 1951’de Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri oldu. 1952’de Büyükelçiliğe yükselerek Kuzey Atlantik Antlaşması Teşkilatı’nda (NATO) Türkiye daimi temsilciliğine getirildi. 1959 yılında Adnan Menderes’le beraber, Bilderberg toplantısına katıldı.
Siyasal yaşama atıldığı 1954’te, ardından 1957’de Demokrat Parti’den Çanakkale Milletvekili seçildi. Adnan Menderes Hükümetlerinde Başbakan Yardımcılığı, (Mayıs 1954-Kasım 1955), Devlet Bakanlığı (Temmuz–Kasım 1957) ve Dışişleri Bakanlığında (Kasım 1957–Mayıs 1960) bulundu. 1957 yılında Kıbrıs Türklerini EOKA terörüne karşı korumak için Türk Mukavemet Teşkilatı’nın kurulmasını sağladı.[2],[3] Dışişlerinde güttüğü politika NATO’ya bağlılığa dayanmakla birlikte, Türkiye’nin ekonomik büyümesi için Amerika’dan azami miktarda mali kaynak sağlamaya yönelikti. 1974’te Bülent Ecevit’in başbakanlığı döneminde TSK tarafından gerçekleştirilen Kıbrıs Harekâtı’nın hukuki dayanağı, Fatin Rüştü Zorlu’nun 11 Şubat 1959’da İsviçre’de Yunanistan ve Birleşik Krallık ile birlikte imzaladığı Zürih Antlaşması’ndaki Garantörlük hükmüdür.
İdamı
1960 yılında 27 Mayıs Darbesi’nden sonra diğer hükümet üyeleri ve DP yöneticileriyle birlikte tutuklanarak, yeni oluşturulan “Yüksek Adalet Divanı” tarafından Yassıada’da yargılandı. Bu mahkeme 14 sanıkla birlikte Fatin Rüştü Zorlu’yu da idam cezasına çarptırdı. Cezası, Adnan Menderes ve Hasan Polatkan’ınki ile birlikte, askeri müdahaleyi gerçekleştiren MBK tarafından onaylandı. 16 Eylül 1961’de idam edilerek hayatına son verildi. İdama büyük bir metanetle gitmiştir. Yassıada komutanı Tarık Güryay’ın anılarında bu olaya şu şekilde yer vermiştir:
Zorlu, ölüme gerçekten zorlu bir metanetle gitti. O kadar ki, hatta mahut gömleğin üzerine giydirilişinden sonra, kendisine dini telkinde bulunan hocanın, Arapça kelimeleri telaffuzda düştüğü hataları düzeltti. Kollarını arkadan bağlarken, başsavcıya son bir ricada bulundu. Ellerinin önden bağlanmasını istedi. Fakat bunun kanunen imkânsızlığı kendisine anlatıldı. İdam sehpasına, öz dedesi Gazi Osman Paşa’nın adına yazılan marş eşliğinde gitmiştir.[4]Beraberce sehpaya doğru yürüdük. Ne masaya ne de masa üzerindeki sandalyeye çıkarken yardım istedi. Hatta heyecandan eli titreyen cellâda: “Oğulum ne titreyip duruyorsun? İlmik senin değil, benim boynuma geçecek” dedi. Sonra adetâ kendisini uçsuz bucaksız bir boşluğa atar gibi: “Allah memleketi korusun, haydi Allahısmarladık!” dedikten sonra, ayaklarının altındaki sandalyeyi itmek işini de kimseye bırakmadı. Boyu uzun olduğu için, ayakları masaya basmıştı. Cellât masayı itti. Ona bu kadarcık da iş düşmüş bulunmasaydı, Zorlu sanki asılmış değil, intihar etmiş olacaktı.
Fatin Rüştü Zorlu idamından hemen önce ailesine yazdığı mektup şöyledir:
Anneciğim, Emelciğim, Sevinciğim ve Ağabeyciğim,
Şimdi Cenab-ı Hakk’ın huzuruna çıkıyorum. Sakinim. Huzur içindeyim. Benim için üzülmeyin. Sizlerin de sakin ve huzur içinde yaşamanız beni daima müsterih edecektir. Bir ve beraber olun. Allah’ın takdiratı böyle imiş. Hizmet ettim ve şerefimi daima muhafaza ettim.
Anne, siz sevdiklerimi muhafaza edin ve Allah’ın inayetiyle onların huzurunu temin edin. Hepinizi Allah’a emanet eder, tekrar üzülmemenizi ve hayatta berdevam olarak beni huzur içinde bırakmanızı rica ederim.
Allah memleketi korusun.
—Fatin Rüştü Zorlu
Cenazesi ölümünden 29 yıl sonra, 17 Eylül 1990’da İmralı Adasındaki mezarından alınarak İstanbul’da yaptırılan Anıtmezar’a nakledildi.
Kaynakça
^ Soner Yalçın, Efendi – Beyaz Türklerin Büyük Sırrı, Doğan Kitapçılık, İstanbul, 2007, s.368
1. ^ “O asker 51 yıl sonra konuştu”. Gazete Vatan. 17 Eylül 2012. 29 Mayıs 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi.
2. ^ Soner Yalçın (2 Ağustos 2008). “Gizli teşkilatın silahları Akdeniz’in dibinde yatıyor”. Hürriyet. 4 Aralık 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi.
3. ^ Fatin Rüştü Zorlu ve Kıbrıs Sorunu, Levent Ayabakan, yüksek lisans tezi.