Atiden Maziye Mektup Yarışması

0
Sude Nur İÇLİ ' nin Mektubu
Ey sevdalıların makamına;

Diller vardır, söyleyemediğini yüreğe anlatan… öyle bir an gelir ki bazen yürek dinlemek yerine sevmeyi seçer… dil korkaktır söyleyemez çoğu şeyi, ama yürek destanlar yazar dünyaya seri. Tabutunun gömüldüğü gün insanlar ağlayarak helalleşmedi. Çünkü o vakit senin düğün günündü. Herkes ayrılıktan bahsetti sen vuslattan… aşk için akan kan gözlerinden gelen ummana sebepti.

Ey aşıkların üstadı;

aşkla ağlamayı, aşkla gülmeyi öğrettiğin insanlığa… . Dünyaya kalbin kıblesini gösterdin. Aşkını secdeyle benimsedin. Onu bedeninle değil yüreğinle hissettin. Allaha inanmayanlara gitme demedin, yol gösterdin. Tövbe dediği halde aynısını tekrar tekrar yapanlara bile hocalık ettin. Konya’nın iman beşiği senin aşkınla sallanır oldu.

Ey gönüllerin anahtarı;

nice öğütler bıraktın bize yadigar kimileri toz içinde olan kitaplarda kimileri de asır dudaklarda…
hırslarımız ruhumuzu sömürdü. Kendi kusurumuzu örterken zifir başkalarınınkine gündüz olduk. Her şeye rağmen kanılacak bir yalan bulduk. Biz aşkı yeni doğan çocuklarda aradık sessiz mezarlarda değil. Toprak gibi sessiz olsan da artık gürlüyor gök. Feryatlar savaş çığlığına dönüyor. Bir bebek ağlayışı ya da anne isyanı . Çetin fırtınalar estiriyor merhametsiz terörler. Keşke son nefesiniz bir üfleme gibi yüzümüze esse. Her kalbi uyandırabilse. Allaha aşka çağırabilse. İnsanlığın en büyük ayıbıdır savaşların karşısında bile hala besmele çekemiyor
Hayat böyledir diyemeyiz insanlık böyleyken.

Ey Mevlana;

sen insanlara doğru yolu gösteren, kalbe aşkı öğreten yüce zat, bizse hata yaptığımız bile bile nokta koyamayan aciz kullar.
Ey Mevlana;
sen ne şanslısın ki Allaha olan aşkını dünyaya meşhur ettin. biz ne şanslıyız ki dünyaya aşk getirdin. Hani derdin ya “ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol” diye. Olduğu gibi görünmesi yerine olması istendiği gibi gözükmeye maruz kalan insanlar var ya da göründüğünün tersi çıkan mahluklar. Sanki olmak istemiyormuşçasına. Hayatın kıvrımlı yolu senmişsin sanki, insanların ne derdi vardı ne kederi. Şimdi ise aşk diye tutulmuşlar bir yalana. Dostluğu da senden öğrenmiştik oysa. Şimdi ne dost var ne de arkadaş etrafta. Oysa aşk Adem’in tövbesiydi. Şeytana aldanıp elmayı yeme zaafından sonraki tövbesiyle Allaha olan aşkıydı.

Ey Dostluğun kitabı;

Mecnun olmadan çöllere gidebildiğimizdir dost. Dostu acı söyleyen bilirdik senden önce oysa dost acıyı bile tatlı dilden söylerdi. Peygamberin izinde öğrettin bize hakikatli dostluğu. Asırlardır dost dediğimiz canlı sendin üstadım. Bu zamanda olanlar sadece arkadaş. Gelip geçici hevesler mi edindik aval aval. Yoksa ameller bizi iki dünyada da rahat tutacak?
Bülbül hep güle karga ile çöplüğe gidebilendir dost.

Ya Üstadım;

yüreğimden rahmet dolu kalbinize selam olsun. Öğütlerini dinlemeye, mesnevini okumaya, neyinden bir nefes çekmeye geldim…
Sude Nur İçli
Özel Enderun Anadolu Lisesi

Elif AYDIN' nın Mektubu
Ey Selçuklu Hünkârım,
Sizi görmeyi çok isterdim. Her ne kadar herkesin diyebileceği sıradan bir cümle olsa da, kendimi başka türlü ifade edemiyorum. O kadar çok anlatıldınız ki bize… O kadar çok konuşuldunuz ki, yıllardır derslerimizde hep yüce şanınız anlatıldı. Hepiniz ne kadar da muhteşemdiniz öyle…
Sizdeki ruh nasıl bir ruhtu. Sizdeki iman nasıl bir imandı ve sizdeki güç nasıl bir güçtü? Gerçekten idrak etmekte zorlanıyorum. Çevremde böyle örnekler göremediğimden mi, sizlerle aynı şeyleri hissedemememizden mi ben de bilemiyorum. Ama sizi gerçekten görmek isterdim.
Savaşları ve fetihleri canlandırıyorum gözümde, Allah, Allah, Allah nidalarıyla vuruşmaları, ucunda milyarlarca ödül varmışçasına aşkla, şevkle düşmanla karşı karşıya çarpışmaları… Vatan için, millet için, bayrak için ezan-ı Muhammedi (as) için ve bilhassa Allah için oluşu o kadar çok etkileyici ki…
Askerlerdeki terbiyeyi, kul hakkına riayet etmeleri, giderken dönmeyi bile düşünmemelerini canlandırıyorum gözümde, zor oluyor. Artık eskisi gibi fedakâr, merhametli değil insanlar! Ekmeğini bile paylaşmak istemeyenler, gidip de dönmemeyi nasıl düşünsünler. Tabii biz Selçuklu torunlarıyız… Bu nesli görürseniz eğer; nasıl kurtarıldı bu vatan, nasıl harcanıyor derdiniz. Eminim. İstiklal Marşı’nı okumamak için okula geç gelen veya okurken gülen, telefonla konuşan bir nesil… Tarih derslerini “ Her sene aynı şeyleri görüyoruz, bunların bize ne yararı olacak” diyerek önemsemeyen bir nesil… Sizin üzerinize titrediğiniz bırakın bir karış toprağı, koskoca doğuyu elden çıkaran bir nesil, Yazık…
Ne diyeceğimi bilemiyorum. Sözler yetmez anlatmaya. Bu nesil içinde yaşadığıma da utanıyorum! Size bu nesli anlatmaya da… Bazı cahiller yüzünden bize hesap sormayın.
Hakkınızı helal edin Hünkârım
Herkes adına özür dilerim.
Elif Aydın
Özel Enderun Fen Lisesi

Yorum Yaz