Abdullah Bey

0

Abdullah Bey (doğuşunda Karl Eduard Hammerschmidt ), (d. 1800, Viyana – ö. 30 Ağustos 1874, İstanbul) Avusturyalı ve Osmanlı bilim insanı, doktor.

Osmanlı İmparatorluğu’nda jeoloji, paleontoloji ve zoolojiye önemli katkılar yapmış bir bilim insanıdır. Türk Kızılayı’nın kuruluşunda da önemli rol almıştır.

Yaşamı

Türk bilim tarihinde bilinen adı ile “Macarlı Miralay Abdullah Bey”, 1800 yılında Avusturya’nın Viyana şehrinde dünyaya geldi. Doğduğunda kendisine Karl Edward adı verildi. Babası, Transilvanya (Macaristan) doğumlu bir maliye memuru olan Anton Hammerschmidt’tir.

Viyana Akademisi’nde felsefe öğrenimi gördükten sonra doğa bilimleri ile ilgilendi. Mineroloji, Jeoloji ve Fosil Bilim Dalında uzmanlaştı; Viyana’da bir de ziraat dergisi çıkardı. Doğa bilimlerinden, entomoloji (böcek bilim) alanında ün kazandı ve dönemin önemli bilimsel dergilerinden “Gazette Agronomique“te yazarlık yaptı. Entomolojideki uzmanlık alanı, böceklerin metamorfozu (başkalaşım) üzerinedir. 1830-1832 yıllarında Breslav ve Viyana’da dünyadaki her sınıftan 1000’den fazla böceğin metamorfozunu sergilemiş ve bu girişimiyle Breslav Leopaldina-Carolina İmparatorluk Akademisi tarafından ödüllendirilmiştir.

1837 yılında tıp doktoru oldu. Viyana üniversitesinde hem zooloji okutmanı, hem de cerrah olarak çalıştı. 1847-1848 arasında Dişhekimi Dr. J. Weigner ile “Eter Anestezisi” üzerinde yaptığı deneyler dünyada bilimsel anesteziolojinin öncü çalışmaları kabul edilir.

Osmanlı Devleti’ne sığınması

6 Ekim 1848 tarihinde Macarlar tarafından başlatılan “Viyana Ayaklanması“na katıldı. Ayaklanma, 31 Ekim 1848’de bastırılınca, Polonyalı Józef Bem ve bazı arkadaşları ile birlikte Macar ordusuna katılıp Transilvanya savunmasında savaştı. Macarların yenilgiye uğraması üzerine, hayatını kurtarabilmek için arkadaşları ile birlikte Osmanlı İmparatorluğu’na sığındı.

İstanbul’da önce Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’ye atandı fakat Avusturya sefaretinden gelen yoğun baskılar üzerine Şam’daki bir askeri hastaneye Miralay rütbesiyle tayin edildi. Bu dönemde Müslümanlığı kabul etti ve Abdullah adını aldı.[1] 1855’te Kırım Savaşı’nın bitmesine doğru İstanbul’a çağrıldı; önce Gülhane, ardından da Haydarpaşa hastanelerinde çalıştı.

Türkiye’de jeoloji biliminin kurulması

1862’de Tıbbiye’de İlmülarz vel maadin (Jeoloji ve Mineraloji) derslerine girdi ve Türkiye’de jeoloji öğretiminin öncüsü oldu.

Bu dönemde İstanbul civarından topladığı 1200 kadar fosil ve taştan oluşan koleksiyonunu Paris Doğa Tarihi müzesine hediye etti. Bu fosiller arasında bulunan yeni türlerden birine “Cryphaeus abdullahi” adı verilmiştir.

Kızılay’ın kurulması için çalışmaları

1867’de Osmanlı hükümeti tarafından Paris sergisine delege olarak gönderildi. Paris’te toplanan Milletlerarası Sıhhî Yardım Komitesi’ne katıldı ve Türkiye’nin daimî temsilciliğine seçildi. Milletlerarası Yardım Komitesi Başkanlığı tarafından kendisine Osmanlı imparatorluğu içinde yaralılara yardım derneği kurulması için vekâlet verildi. Paris’ten döndükten sonra bu konuda girişimlerde bulundu ancak engellerle karşılaştı. Serdar-ı Ekrem Ömer Paşa’nın desteğini alarak bugünkü Türk Kızılayı’nın kuruluş çalışmalarını başlattı.

Doğa Tarihi Müzesi

1870 senesinde Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriye-i Şahane için “Doğa Tarihi Müzesi” kurmaya memur edildi Aynı kurum bünyesinde 1839’da kurulmuş olan ilk müze 1848’deki Büyük Beyoğlu Yangını’nda tahrip olmuştu. Dr. Abdulah Bey, 1870 yılında yeni bir doğa tarihi koleksiyonu oluşturmaya girişti. Avrupa’daki doğabilimciler ile temasa geçerek İstanbul’a çok sayıda örnek gönderilmesini sağladı. 1871 yılında Türkiye’nin öğrencilere ve halka açık ilk Doğa Tarihi Müzesi (Le Musée d’histoire naturelle d’école Imperiale de Medicine a Constantinople) açıldı. Bu nedenle 1290 (1873) salnamelerinde adı Abdulah Bey’in adı “Numunehane Müdürü” olarak geçer. Mekteb-i Tıbbiye’ye bağlı olan müze daha sonra Fen Fakülesi Jeoloji Bölümü’ne devredilmiş ve Büyük Vefa Yangını sırasında tamamen yokolmuştur.

Ölümü

Dr. Abdullah Bey, 1874 yılının Ağustos ayında Üsküdar-İzmit arasında yapılacak tren hattı için jeolojik arazi çalışması yaptıktan sonra fenalaştı; 30 Ağustos 1874’te İstanbul’da hayatını kaybetti. Cenazesi Eyüp’te Defterdar Camii’nin kabristanına defnedildi. Mezarı 1994 yılında yeniden yaptırıldıktan sonra kaybolmuş; 2012’de Kızılay tarafından yeni bir anıt mezar yaptırılmıştır.

Yorum Yaz